SALİH DURSUN SİSTEM GİTSİN!
Sanıyorum kimsenin itirazı olmayacak şekilde Türkiye'de oynayan bir futbolcunun en büyük hayallerinden birisi dört büyüklerde forma giymektir. Hatta İstanbul'un üç büyüğü bu tanıma çok daha iyi denk gelir. Son dönemlerde Trabzonspor'dan dahi İstanbul'a futbolcu ihracı epey hız kazanmış durumda ve Anadolu'da parlayan genç futbolcuların ilk tercihi (şayet özel bir sempatisi yoksa) İstanbul'un bu bahsettiğim üç büyük kulübü oluyor. İstanbul opsiyonu gerçekleşmeyen futbolcular için ise Trabzonspor, Anadolu Kulüpleri arasında halen ilk tercih durumunda.
Olcan Adın'ın Galatasaray'a transferi esnasında Trabzonspor, Galatasaray'ın Kayserispor'dan büyük umutlarla transfer ettiği ancak beklediği randımanı alamadığı Salih Dursun'u da 1.75 milyon euroluk satın alma opsiyonu ile birlikte bedelsiz olarak 2 yıllığına kiralamıştı. Salih Dursun Trabzonspor'da da öyle çok büyük performanslar sergilemedi ve kiralık anlaşması bittiğinde hele de bu mali kriz içerisinde ve yabancı futbolcu barajı 14'lere kadar çıkmışken opsiyonunun kullanılmayacağına garanti gözüyle bakılan bir oyuncuydu. Çiçeği burnunda başkan Muharrem Usta'nın ilk icraatlarının da tamamen kulübün gelir gider dengesini ayarlamakla alakalı olduğunu not olarak ekleyeyim.
Ancak Trabzonspor, Galatasaray'a karşı geçtiğimiz haftasonu öylesine sıradışı bir karşılaşma oynadı ve öyle sansasyonel gelişmeler yaşandı ki, Salih Dursun Trabzon'da son bir kaç gündür halk kahramanı olarak anılıyor, adına tişörtler bastırılıyor, arabaların arka camlarını ''o an'' süslüyor ve Trabzonsporlu binlerce taraftar ''o anı'' ellerinde kırmızı kartlarla sosyal medyada kutluyor.
Tüm dünyada geniş yankı bulan ''hakeme kırmızı kart çıkarma meselesinin üzerinde ''o anı'' anlatarak durmayacağım. Beni daha çok ilgilendiren sonrasındaki süreçte yaşananlar. Öyle ki, olayın ilk sıcaklığıyla Salih Dursun için tek kelime negatif yorum duymayan bizler, şimdilerde hareketin ''aslında ne kadar da yanlış olduğundan'' bahseden sesleri iyiden iyiye duyar hale geldik. Öncelikle futbolu gerçekten sevdiklerine çok inandığım ve bu güzel oyuna gölge düştüğünde çok üzüldüklerini tahmin ettiğim Tümer Metin'e, Güntekin Onay'a ve Mehmet Demirkol'a maç akşamı yaptıkları yorumlar ile alakalı teşekkür ederim. Olayın bir Galatasaray - Trabzonspor çekişmesi değil de bu güzel oyuna düşürülen bir gölge olduğunu görebildikleri ve forma rengi üzerinden değil de oyunun temel prensipleriyle alakalı yorumlarda bulundukları için. Hatta Rıdvan Dilmen dahi ''Salih'in yaptığını ben de yapardım'' diyerek ''karşı cepheden'' bir destek de vermiş oldu. Ancak ardından olan bitenler tam olarak neden gelişemediğimizin, neden bir üçüncü dünya ülkesi olduğumuzun futbol üzerinden küçük örnekleri haline geldi.
Önce ''Fenerbahçe ve Galatasaray yaşasın, Beşiktaş bitkisel hayatta yürüsün, diğerleri de ölsün'' kafasındaki İstanbul medyası tarafından eleştiriler başladı. Aslında Salih'in yaptığının ne kadar da yanlış olduğuna dair yorumların sayısı artmaya başladı. Öyle ya sonuçta Salih'in cesaret edebildiği eylem yıllarca savundukları, arkasında durdukları ve İstanbul için ''tek taraflı bir dövüşün her daim kazananlarından birisine karşı'' yapılmıştı. Bu olan biten karşısında sürekli dayak yiyen kesim, yani Anadolu uyanabilirdi.
Gerekli ''PR'' çalışmalarından sonra ilk çıkışı Kuddusi Müftüoğlu Merkez Hakem Kurulu başkanlığından istifa etmeyerek yaptı. Hatta yaşananları o kadar sade bir dille ve yalın şekilde anlattı ki, hiç maçı izlememiş bir yabancı ''Bu Trabzonspor'u allah kahretsin!'' fikrine kapılabilirdi. Üzerine Trabzonspor Kulübü başkanı da ''istifa istemiyorum yalnızca hakemin kellesini verin'' mealinde sosyal medya mesajlarıyla bu ''PR'' çalışmasına destek verdi. Tabi bu arada Salih'in yaptığının yanlışlığına dair algı operasyonları devam ediyordu. Dün Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören ''Trabzonspor'umuza(!) çok üzüldüğünü belirterek, zaten Avrupa Futbol Şampiyonası'nın ardından yapılacak olan bir takım değişiklikleri takvimde öne alarak ''aslında bir şeyler yaptığını'' göstermeye çalışırken, maçın hakemi Deniz Ateş Bitnel için de ''gelecek vaadeden bir hakemimizi kaybettiğimiz için üzgünüz'' dedi. Yani ''tanrılar kurban istedi'' ve kurban olarak o an için en çok göz önünde bulunan ve şimşekleri üzerine çeken Deniz Ateş Bitnel seçildi. O'nu atayanlar, çalıştıranlar, sadece 16 Süper Lig maçı yönettikten sonra FIFA kokartı takanlar yani bu kokuşmuş sistemi işletenler, futbolun iflası karşısında koltuklarını korumayı başardılar.
Bundan sonra ne olacak?
Trabzonspor umuyorum Salih Dursun'un bonservisini ALMAMAK gibi bir hata yapmaz. Salih yaşadığı aidiyet duygusu içerisinde yani Galatasaray'ın futbolcusu olsa da, bilinenin aksine o akşam o sahada yaşananlara sessiz kalmak istemediği için dünyada yapılabilecek en güzel şeyi yaparak muhteşem bir protesto koydu ortaya. O kart Deniz Ateş Bitnel'e çıkmadı aslında. O kart bu kokuşmuş sisteme, futbolun yakasından düşmeyen ''dinozorlara'' çıktı. Kaostan beslenen, düşmanlık eken, güzel oyunun savaş haline gelmesi için elinden geleni ardına koymayan herkes pazar akşamı çıkan karttan nasiplenmeliyken, iş bir kişinin üzerine yıkıldı ve kaldı.
Deniz Ateş Bitnel kurban verildi. Kuddusi Müftüoğlu görevine devam etti. Yıldırım Demirören üzüldü(!) ve bugün itibariyle bu konu kapandı. Trabzonspor cumartesi günü oynayacağı Osmanlıspor maçında bir protesto daha yapmayı başarabilirse, bir iki gün de bu konuşulacak ve emin olun sonunda İstanbul Medyası işi ''ne gerek vardı canım''a bağlayarak konuyu kapatacak.
Maçın genç hakeminin özellikle Özer ile yaşadığı diyaloglardan sonra Trabzonsporlu futbolculara bakış ve konuşma tarzını herkes farketmiştir. İçerisinde yaşadığı öfke ve hezeyan bütün kararlarına sirayet etti Bitnel'in. Kendini yakacak derecede kaybetti ve sistem gereği de ''bütün ihale'' üzerine kaldı. Şayet tek kurban bu hakem olacaksa ben bunun olmasına karşıyım. Sezon sonuna kadar dinlenir, önümüzdeki sezonda alt kategorilerden işine devam eder, şayet istiyorsa. Öncesinde de mutlaka bir öfke kontrol eğitimi almalı. Sistem sadece bu adamın kellesini alacaksa ben bu sisteme de karşı duracağım kusura bakmayın. Ayrıca ne olursa olsun Trabzonspor Kulübü'nün bir hakeme düdüğünü astırmasını ben bir şekilde kabullenemiyorum.
Düzene isyan ve düzeltme çabası Trabzonspor'un önderliğinde tüm Anadolu'nun sorumluluğu olacaksa, figüranlıktan ve dayak yemekten artık sıkılanlar varsa, ben ne şampiyonluklar, ne de kupalar istiyorum. Ben Salih Dursun'u, Salih Dursun gibi adamları istiyorum. Zira bu oyun yükselecekse ve gerçekten hakedenin kazanacağı bir oyun olacaksa, kokuşmuşluğa uyan değil, düzenin üzerine giden adamların ellerinde gerçekleşecektir.
FARUK TURUTOĞLU
haydevira.net
Bu yazı 7046 kez okundu